Yüzyillardir okunan, anlatilan, dilden dile dolasan; Dogu kültürünün bir ürünü olmasina ragmen tüm dünyayi etkileyen, insanlarin imgeleminde özel bir yeri olan, üzerine pek çok arastirmanin, incelemenin yapildigi, filmlere konu olan Binbir Gece Masallari bizlere sürükleyici, gizemli, bir o kadar da büyüleyici bir dünya sunuyor.... Çocuklugumuzda hatta yetiskinligimizde bile hangimiz ara sira Alaaddin’in sihirli lambasina sahip olmayi ya da Ali Baba gibi ’’Açil susam açil!’’ dedigimiz zaman karsimiza mücevherlerle dolu küplerin çikmasini istemedik? Uçan bir atin üzerinde dünyayi dolasabilmeyi hangimiz hayal etmedik? Her seyden sikilinca pencerenin önüne oturup, Zümrüdüanka’nin bizi sirtina alarak uzak diyarlara uçurmasini hangimiz beklemedik? Hangimiz yakisikli ve akilli bir sehzade ya da güzeller güzeli bir peri prensesi olmayi düslemedik? Binbir Gece Masallari bizi tüm bu düslerimize yeniden kavusturuyor. Bize büyülü bir dünyanin kapilarini açiyor; haydi o zaman biz de uçan ata binip bu gizemli yolculuga çikalim. ’’Felegin kahri çoksa, bizim de nesemiz var. Içeriz zevk ederiz daha baska nemiz var? Gece güzel, ask güzel, sen de nese kat güzel, Hayatin gerisini gel bir pula sat güzel.’’ (Arka Kapak’tan) Daha az göster