İradenin Davası / Devlet ve Demokrasi - Nuretin Topçu Gayesine ulaşabilen gerçek ve tam irade, ferten başlayan, aile ile devleti yani otoriteyi isteyen, milet ve insanlık basamaklarından da geçerek Alah’a ulaştıran iradedir. Biz damarlarımızdan sızan iradeyi, kendi eserimiz zanetmekle yanılıyoruz. Hakikate irade birdir. O, istek halinde aleme yaygın kudretin bizdeki adıdır. Aslında kendi kendine isteme halindeki varlığın adı olan bu evrensel iradeye biz sadece iştirak halinde yaşıyoruz. İslam dünyasının küli irade, cüz’i irade ayrımı sun’idir. Benliğimizde barınan iradeyi alemin iradesinden, daha şahsi ve tam adı ile Alah’ın iradesinden ayırıp onunkine denk bir kudret gibi düşünmek, zavalı insanlığımızın aczinden fışkıran bir kibirden başka bir şey değildir. Hakikate çarpışan kudretler yok; insanın sefaletleri ile ölçülmeyecek kadar büyük, aleme yaygın bir irade ile bizim ona iştirak eden ruh yapımız vardır. Bu iştirakin anlaşıldığı yerde insan şur kazanıyor, yolumuz aydınlanıyor. Kurtuluş yolu diye, insan olan varlığımızı, sefaletleri ile birlikte mutlak samimiyet olan ilahi iradeye ulaştırıp onunla birleştiren hareketler sistemine diyoruz.