Sırça Köşk - Sabahatin Ali Sırça Köşk - Sabahatin Ali 'Niçin hep acı şeyler yazayım? Dostlar, yufka yürekli dostlar bundan hoşlanmıyorlar. 'Hep kötü, sakat şeyleri mi göreceksin?' diyorlar. 'Hep açlardan, çıplaklardan, dertlilerden mi bahsedeceksin? Geceleri gazete satıp izmarit toplayan serseri çocuklardan; bir karış toprak, bir bakraç su için birbirlerini öldürenlerden; cezaevlerinde ruhları kemirile kemirile eriyip gidenlerden; doktor bulamayanlardan; hakını alamayanlardan başka yazacak şeyler, iyi güzel şeyler kalmadı mı? Niçin yazılarındaki bütün insanların benzi soluk, yüreği kederli? Bu memlekete yüzü gülen, bahtiyar insan yok mu?'1907 yılında Bulgaristan'da doğan daha sonra Türkiye sınırlarına yerleşip, burada büyüyen Sabahatin Ali, Türkiye'de birçok farklı şehir geziyor. Babasının mesleği dolayısıyla gezmek durumunda kalan ve birçok olaya çocuken tanık olan Sabahatin Ali'nin duygusal kimliği bu olaylardan etkileniyor. Balıkesir Mualim Mektebi'nde okurken ilk eserlerini kendi iç dünyasını anlatarak yazmaya başlıyor. Babasının ölümü üzerine 1927'de yazdığı Babam şiri öğretmeni tarafından beğenilerek yayınlanıyor ve oldukça ilgi görüyor. Mezun olduktan sonra Yozgat'ta yaptığı öğretmenlik sırasında Anadolu insanını ve hayatını yakından gözlemliyor. Bu sayede hem duyguları hem de gerçekleri hikayelerinde ve romanlarında yansıtabiliyor. Türk Edebiyatı'na roman, öykü ve şirleri ile büyük katkılar sağlarken bir yandan çeviriler de yapıyor. Kuyucaklı Yusuf, Kürk Mantolu Madona, İçimizdeki Şeytan, Yeni Dünya ve Sırça Köşk en önemli eserleri arasında yer alıyor. Çok satanlar arasında yer alan Kürk Mantolu Madona, İçimizdeki Şeytan ve Sırça Köşk eserleri özelikle son yılarda oldukça fazla okunuyor. Sabahatin Ali'nin öykü kitapları arasında yer alan Sırça Köşk, 1947 yılında yayınlanıyor. Bu kitapta toplam on üç kısa hikaye ve dört farklı masal yer alıyor. Son masal olan Sırça Köşk ise kitaba ismini veriyor. Yazarın kendi hayatından esinlenerek ve gözlemleyerek yazdığı hikayeler birçok tespit ve eleştiri içeriyor. Kitapta hikayelerin yanı sıra büyükler için masalar da yer alıyor. Bu masaların içeriğinde ise sisteme ve devlet yönetimine dair eleştiriler yer alıyor. Sabahatin Ali, kendi fikirlerini açık bir şekilde ifade edebilmek için gerçekliğin daha az barındığı masal türünü tercih ediyor. Sabahatin Ali'nin kitabı yazdığı zamanlarda değil de 20'li yılarda daha fazla okunmasının nedeni de bu eleştiriler oluyor. Sırça Köşk kitabı içerisinde; Portakal, Beyaz Bir Gemi, Katil Osman, Böbrek, Cigara, Milet Yutmuyor, Bahtiyar Köpek, Çili, Dekolman, Hakımızı Yedirmeyiz, Cankurtaran, Çirkince ve Kurtla Kuzu adında hikayeler yer alıyor. Bu hikayeler Anadolu yaşamını, o dönemdeki Anadolu insanını tüm gerçekliği ile aktarıyor. Birbirinden farklı içeriklere sahip olan bu hikayeler Sabahatin Ali'nin duyguyu ve insanı anlatma gücü ile birleşince oldukça etkileyici bir hale geliyor. Sırça Köşk içerisinde yer alan hikayeler 194 ve 1947 yıları arasında birbirinden farklı zamanlarda kaleme alınıyor. Sırça Köşk kitabı içerisinde yer alan masalar ise; Bir Aşk Masalı, Devlerin Ölümü, Koyun Masalı ve Sırça Köşk eserlerinden oluşuyor. Bu masaların içerisinde en çok beğenilen ve ses getiren ise Sırça Köşk oluyor. Kitap içerisinde yer alan masalar da 1945 ve 1946 yıları arasında yazılıyor. Daha sonra tüm bu hikaye ve masalar birleştirilerek bir kitap halini alıyor. Yazıldığı dönemlerde yasaklanan ve yayını durdurulan kitap, Yapı Kredi Yayınları tarafından 203 yılında tekrar baskıya çıkarılıyor. Onca Tapınç editörlüğünde baskısı yapılan Sırça Köşk kitabı, talepler doğrultusunda 34. baskıya kadar ulaşıyor. 14 sayfadan oluşan kitap, yalın ve sade dili sayesinde bir çırpıda okunabiliyor. Kitabın birden fazla hikaye içermesi hem okuyucuyu sıkmıyor hem de bu hikaye ve masalar her insana farklı şeyler katıyor. Okuyucuyu farklı duygulara sürükleyen ve düşünmeye iten hikayeler tekrar tekrar okunabiliyor. Türk edebiyatında sade ve yalın kalemi ile derin izler bırakan Sabahatin Ali'nin en önemli eserlerinden olan Sırça Köşk kitabı okunması gereken eserler arasında yer alıyor. Özelikle klasik Türk edebiyatı eserlerine ilgi duyan ve kitapta yalın bir dil kulanımı arayan okuyucuların çok seveceği bir yapıt olarak raflarda yerini alıyor.